Galata… Sesine, kokusuna, huzruna kurban olduğum cennetim…
Burada ruhum olduğunu hissedebiliyorum, ruhum yanımda benimle beraber yürüyor gibi; ordan oraya koşup sanki tüm duvarlara, tüm taşlara dokunuyor canla, başla.
Eve koşa koşa gelmenin çok farklı anlamlandığı Galata, tesadüf değil benim için; ben, burada olmak istedim hep, varlığını, nasıllığını bilmeden burada yaşamak istedim. Evlerin bakımsız duvarlarından akan o zarif ruh, beni öyle bir çevreledi ki… Mekanı mekan yapan insanlardır diye düşünürdüm ama burada başka bir şeyler var, burası yaşayan bir organizma; nefesini, fısıltılarını, gülüşünü duyabilirsin kulak verirsen eğer. Girdap gibi çekiveriyor seni, neye uğradığını anlayamıyorsun.
Her sokağında ayrı bir tat, ayrı bir güzellik var; dokunmaya kıyamıyorum gözlerimle bile. İçinde o kadar çok şey barındırıyor ki, düşündükçe derinine dalıyorsun, kendinden geçiyorsun isteye isteye… Baktıkça bakasım geliyor; her baktığım yerde, her seferinde başka bir dokunuşu fark ediyorum, başka bir söylemi, başka bir hüznü... Konuşuyoruz karşılıklı, her zaman da beni gülümsetmeyi başarıyor, her ruh halimde.
Sanırım aşık oldum. Herşeyiyle seviyorum buraları; çulsuzuyla, itiyle, kopuğuyla, sefiliyle, enteliyle, turistiyle, çamuruyla, tozuyla, toprağıyla. Ayağıma bulaşan çamurun beni en az rahatsız ettiği yer Galata. Burada başka bir şeyler var. Burası sen ne olursan ol, kim olursan ol seni kucaklayan kadın şehir İstanbul’un pürüzsüz cildi gibi. Acını da sarmalıyor, sevincini de; ağladığın zaman gözyaşların yanağından bir başka süzülür buralarda, esnafla muhabbetin bir değişiktir. Hem çok yalnız kalabilirsin hem de kalabalıkta huzurlanabilirsin.
Havası değişik kokar, yağmuru değişik yıkar seni. Buraya gelen insanların ruhları bile farklılaşıyor sanki; o Tünel'den aşağı inmeye başladın mı, kocaman bir sabun köpüğünün, bir balonun, içine adımını atmışsın demektir ve gerçekten iyi gözlerle bakarsan etrafına, zaten artık yukarı dönmek istemezsin. Seni öyle bir çağırır ki artık karşı koyamazsın.
Kalp atışımın, ona yaklaştıkça hızlandığı tek yer burası. Evime dönerken Tünel'e kadar koşar adım derecesinde saldırdığım ilkim ve tekimdir Galata.
Evlerinin içinde sefalet de yaşansa, varlık da yasansa büyük mutluluklar hissedersin. Kavgası, kıyameti bile güzeldir. Evsizi ise ayrı alemdir.
Çöpünü sevdiğimin Galata'sı, cayır cayır yaşarsın burda; şerefsizim ölüyü diriltir, adamı duman eder burası! Ama koynunda olduğuna hiçbir zaman pişman olmazsın; çünkü bilirsin, o şefkat gösterir sana, sen ona nankörlük etsen de o kendini bozmaz, çizgisi bellidir. Ne kendi geçer bu tarafına çizgisinin ne de seni geçirir kendi yanından öteye.
Vasiyetimdir: Öldüğüm zaman ya yakılayım, küllerim Galata Kulesi’nden savrulsun Galata’mın dört yanına ya da Galata’da bir yere, örneğin Tünel'in temeline gömüleyim. Gerçek hayat, burada yaşanır; böyle yaşadıktan sonra da beden burda uyuyakalsın, hep en mutlu olduğu yerde ki başka mutluluklara katkısı olsun, her zerresiyle Galata’da tekrar vücut bulsun sonsuza kadar…