21 Ağustos 2012 Salı

Bir gün aynısı, orada da olabilir...




‎17 Ağustos 1999 03:02...

(Aslında ne kadar umurunda değiliz birbirimizin... Bir anda birbirimizle ilgilenip sonra da bıçak gibi kesiveriyoruz kendimizi diğerlerinden, elimizi eteğimizi çekiveriyoruz herkesten...)


45 saniye, acı için çok uzun bir süre olabilir; etkisi bir ömre yayılabilir... Yaraları sarılamayabilir... Bir gün aynısı, orada da olabilir... Buna hazır mısınız?


28 Temmuz 2012 Cumartesi

Her fırsatta görulesi bir rüya: Kekova


Her firsatta gorulesi bir ruya Kekova...


Gunubirlik Kekova tekne turu icin tek onerim: Nazik, saygili ve isinin ehli Mehmet Kaptan (Deniz Feneri Yatching Gunubirlik Kekova Turlari Mehmet Acik 536 370 76 37)

Ucagiz Koyu'nde Elvan'in guzel gozlerinin nuru, elleriyle isledigi gozlemeleri yemelisiniz. O kadar guleryuzlu ve de o kadar guzel ki... Ayrica acik ayran da cok lezzetli ki ben acik ayran icmem her yerde. Koyun icinde cok guzel sokaklar var. Bir de her tasina baska bir dunya sehrinin yazildigi bir merdiven. :) En cok Fusya, beyaz ve acik pembe begonvilli sokagi sevdim. Begonvili sokagin ustunu kaplayacak sekilde sardirmislar sokaga. Basinizi yukari dogru kaldirdiginiz zaman, sanki biri uzerinize kucaklar dolusu begonvili serpmis ve daha uzerinize dusemeden zaman durmus gibi hissediyorsunuz. Olaganustu...

Denizin altinda batik bir sehir var ve arkeolojik kazilarla ortaya cikarilmaya calisiliyor. O kadar harika ve o kadar ruhlu ki... Yanindan gecerken kalintilarin icinde yasayanlari gordum adeta. Kalintilarin denizin icinde de surmesi ayrica heyecan vericiydi...

Kale Koyu, karadan ulasilmayan, sadece tekneyle gidilebilen bir koy ve eskiden cocuklar okula gitmek icin tekneye binerlermis. Daha sonra Rahmi Koc, bu koyu kesfetmis ve koye yol yaptirmis sozde cocuklar okula gitsin diye ama Rahmi Koc'un tarihi eser kacirmak icin bu koyde bulundugunu dusunenler var. Bu kisilere gore koyluler o kadar iyi niyetli ki, bu durumun farkinda degiller ve ona yardimci oluyorlar. Koyun tepesindeki kalenin etegine bir ev yaptirmis ve orada bu isler calisiliyormus...

Bızagilik Koyu, suyu buz gibi ve inanilmaz bakir bir koy. Burada yuzerken zaman dursun istedim... Lacivert ipek denizi ikinci bir deri gibi tum vucudunuzu sariyor ve sizi olanca sefkatiyle simartiyor... Denizin icinden yukselmis gibi duran kayalari, tum heybetiyle uzerinize dogru egiliyor ve kendinizi Atlantis'te hissediyorsunuz...

Kekova, essiz bir masaldi ve sonsuza kadar sursun istedim...

Kekova'ya ilk gidisimdi bugun ve son gidisim olsun da o lacivert, ipek denizde ruhumu o sarp dogaya kurban edeyim istedim... O kadar guzeldi ve o kadar kiyamadim ki, sanki oralarda olmak, oraya saygisizlik etmisim gibi hissettirdi; insan soyundan biri olarak sanki o dogada olmayi haketmemisim gibi hissettim... Tanri, avcunun icindeki bir icim suyu uzatti bize, tatmamiz icin ve bu ayin, bitmesini hic istemedigim ruhani, sonsuz huzurlu, ayyasi bir torene donustu... Son yillarimda, hic boyle bir doga tatmamistim... Ruyada gibiyim hala... 28 temmuz 2012