Defalarca ve koyu koyu dinliyorum bu parçayı son zamanlarda… Çoğunlukla da hafta sonları… Belki hafta sonları yalnız geçiyor diye tamamen…
Çalmaya başladıktan sonra sürekli ayaklarımda bir serinlik, yüzümde hep bir meltem esintisiyle ferahlama hissi… Birden bir çam kokusu ciğerlerime dolan ve zihnimde dolanıp duran düşüncelerimin labirentlerden çıkınca gördüğü hep sensin yine; herşeyin sonu sana çıkıyor gibi, artık istemesem bile…
İşte yine başa döndü parça… Gözlerimi kapatmama bile gerek yok, biliyor musun? Sanki yanımdasın veya sana yazıyorum bu satırları… Bazen çok zorlandığını hissedebiliyorum. Sana ulaşmamı istemediğin için ulaşmıyorum sana ama aslında çok gereksinim duyduğunu biliyorum, seni iyileştireceğini biliyorum.
Güneş o kadar parlak ki, ayaklarımda denizin tuzunu, dalgaların yuvarlanışlarını hissedebiliyorum. Saçlarımın arasındaki çam kokusunu, içime çekebiliyorum derin derin; koyu koyu gölgesinde bulutların, tenime değen deniz diplerindeki soğukla uyuşabiliyorum bedenlerce…
Burnumun direği sızladı bak, anneciğimi özledim… Bir ay geçti… Babacığımı da göremediğim… İşler bir düzene girdikten sonra onları görmek nasip olur umarım… Tutamadım yine… Hayat, ne garip; aslında hep yalnızız ama hep aslında bağlıyız birilerine; görünmez tel örgülerle, sımsıkı bağlıyız… Onlardan uzaklaştıkça canımız yanıyor ve uzak kaldığımız süre içinde etimize batan o tel örgüden kanlar süzülüyor kalbimizden fışkıran…
Bana geldiğin ilk gün, çay getirmiştin ve bugün bile hala o çayı demliyorum; düşün ki ne kadar çok yalnızlık içiyorum… Ne kadar oldu o günden beri? 6. Aya girdik bile… Ne iyi gelmişti sohbetin, beni sen iyi etmiştin, farkında değildin; ben de sonraları fark ettim, tekrar kötüleyince idrak ettim.
Düşünmemek için direniyorum ama hep bir yerlerden çıkıveriyorsun ortaya; hep direniyorsun düşünceme. Aslında aşık bile değilim sana. Legoyla oynarken rengini sevmesen de bir parça tam yerine oturur ya, belki de öylesine bir şey yaşadığım… Ne de olsa senin rengin mavi, benim hiç sevmediğim.
Geçmişi hiç özlediğim olmadı benim; adı üstünde oldu hep benim için: Geç-miş. Her zaman da istediğim yönde hareket ettim, pişmanlık yaşamadım bu nedenle. Belki de o yüzden hiç ilgilenmedim geçenle… Sense bir türlü geçemedin; bir yerin var, oralarda duruyorsun sürekli.
Seni de attığımı sanmıştım ben içimden, kanata kanata? Hep çalışmıştır bu yöntem ama sende neden olmadığını anlamış değilim… Biliyorum ki, yine bir dönence zamanı geldi… Yarın da Dolunay…
Bu hafta benim için çok zorlu bir hafta… Herşey çok farklı bir hale gelecek… Yönünüyse bilemiyorum henüz; yaşayınca bakarız…