25 Kasım 2013 Pazartesi

Tanrı sizi benden korusun bence!

Bana bakın, bence hepiniz sahteliğin ve pisliğin kör kuyusuna incecik sicimlerle inmeye çalışan zavallılarsınız ya! Gözlerimle görüyorum da yani bu gördüklerim bu dünyaya mı ait yoksa sizler başka Güneş Sistemlerinden gelen garip yaratıklar mısınız inanın ki bazen karar veremiyorum! o.O Yani nasıl olup da bu kadar ruhsuzsunuz? Ne bileyim, susamışken elime bir bardak su ve bir de sürahi verilse ben o bardağı yere atarım ve sürahiyi kafama dikerim! Arkadaş, aza kanaat edip çok için çabalamak erdemdir de aza tenezzül edip çoğuna arkanı dönmek neyin nesi? Hele biriniz deyiverin ya, vallahi anlamıyorum! Şerefsizim anladıysam ve işin boktan yanı, ben sizin kafanızı yaşayamıyorum! Dolayısıyla yapayalnızım sizin geldiğiniz benim tatlı gezegenimde! Ya siz gidin ya ben gideyim bence; bir ipte iki cambaz olmaz bilirsiniz ki.

Biri çıkıyor ve yakınıyor; sonra o yakındığı durumu besliyor. Sonra başka biri çıkıyor ve yakınıyor; sonra kendi yaşadığı ve hiç de hoşnut olmadığı o garipsediği durumu öyle bir besliyor ki çoklu kişilik bozukluğu yaşadığına ikna olacak gibi oluyorum şaşkınlığım boğazıma düğümlenirken. İnanılır gibi değil! Gerçekten bir alacakaranlık kuşağı yaşıyor olmalıyım! Allahını seven bir çimdiklesin beni; bağırırsam namerdim, tek istediğim canımın yanmaması ve bu kabusu kabus olarak yaşayıp uyandığımda "puf... o neydi arkadaş ya?" demek...

Kendi adıma konuşacağım şimdi:

Hayat dediğin, cayır cayır tutkularına esirdir senin ve o tutkularının ateşini ruhunda hissetmeyeceğin bir hayat bir boka yaramaz kardeşim! Git, göm kendini canlı canlı; he, 'canlı' dedim, dedim ki belki canlı canlı gömersen kendini bir ara kendine gelirsin o toprağın altında da bir zahmet hayatı fark edersin! İşte o zaman o hayatı hak etmek için bir şeyler yapacak götün olur!

Neyse ya, o koca kafanız almaz ben söyleyince bunları; mastürbasyon bile olmuyor, kendimi tatmin bile edemem bunları söyleyerek çünkü! Vazgeçtim; tüm dediklerimi siktir edin! Nasıl olsa ben sizin kafanıza indirgemeyeceğim erdemlerimi ve siz de niteliklerinizi bana yükseltmeyeceksiniz.

Tek bir şey diyeyim yalnız bak; bu, çok önemli ha!:
Tanrı, sizi benden korusun bence...

22 Kasım 2013 Cuma

Bazı insanlar dua gibidirler...

"Nasıl dardaydım, nasıl bir sıkıntıydı kaburgalarımı geren... İşte o anların son damlasındaydım tam ki birden telefon çaldı tatlı tatlı!" :)

Mentollü bir şelalenin körpe sularında yıkanma hissiyle bizi sarmalayan bir dosttur, işte o an dokunan bize. Tutunduğumuz küçük daldan parmaklarımız artık kaymaya başlamışken omuzlarımızdan yakalayıp bizi uçurumdan yukarı çeken kahramanımızdır gözyaşımızdan sakındığımız...

Hayat; garip bir dönme dolap; bazen işte elektriği kesiliveriyor ve sabırla yukarıda kalman gerekiyor. Sabrının canının tezliğini törpülemesine izin verip manzaranın tadını çıkarman, en akıllıca ve de aslında yapabileceğin tek şey oluyor aşağıya atlayıp ölümü kucaklamak istemiyorsan eğer...

Hayatım boyunca defalarca yaşadığım bir nakarat: "... işte tam o anda..." :)

Bazı canlılar, -evet, canlı diyorum; çünkü dua olmak için insan olmaya gerek yoktur. :) - tam da bir dokunuşa gereksinim duyduğunuzda yanınızda bitiverirler. Paranızın son kuruşundayken, gözyaşınızın doygunluğu akmaya tam da en uygun hale geldiğinde, omuzlarınızda artık bileklerinizdeki dermanı hissedemediğinizde, sesinizin titremesine artık ramak kala o dokunuş sizi yeniler ve hayatınızdaki o açıyı yaptırır size yere doğru dalışa geçmişken tam da...

O anda yaşatılan rahatlama hissinin pek de bir betimlemesi yapılamaz sanırım yaşayan için de yaşatan için de... Sebep olmak; ucunda hayati durumlar varsa, titreyen bir kirpikteki yaşlarda yansıyorsa görüntün çok başka bir anlam alıyor...

Tanrı'ya hep şükreden, bol bol dua edip günahkar kullarını ıslah etmesini dileyen biri olarak bazı insanların hep hayatımın bir yerlerinde olmalarını istiyorum.

Bu hayatta neden ve nasıl yaşadığınızı anlamak için bir an nefesinizi tutup gözlerinizi kendi aydınlığınıza kapatmanız yeterli aslında...

İşte, bazı insanlar, dua gibidirler; hayatınızdan çıktıkları zaman ruhunuz damarlarınızdan çekiliverir...

17 Kasım 2013 Pazar

İnsan için insan değil mi tek değer?

Ne hissedeceğimi, ne düşüneceğimi bilemiyorum... Bunca zaman çekilen bunca acı, uçup giden ruhlar... Hala doymadınız ulan kana, hala doymadınız pisliğinize... Oysa ki herkes, öncelikle, sadece insan...
http://www.youtube.com/watch?v=zbIjGqokY2o

14 Kasım 2013 Perşembe