"Nasıl dardaydım, nasıl bir sıkıntıydı kaburgalarımı geren... İşte o anların son damlasındaydım tam ki birden telefon çaldı tatlı tatlı!" :)
Mentollü bir şelalenin körpe sularında yıkanma hissiyle bizi sarmalayan bir dosttur, işte o an dokunan bize. Tutunduğumuz küçük daldan parmaklarımız artık kaymaya başlamışken omuzlarımızdan yakalayıp bizi uçurumdan yukarı çeken kahramanımızdır gözyaşımızdan sakındığımız...
Hayat; garip bir dönme dolap; bazen işte elektriği kesiliveriyor ve sabırla yukarıda kalman gerekiyor. Sabrının canının tezliğini törpülemesine izin verip manzaranın tadını çıkarman, en akıllıca ve de aslında yapabileceğin tek şey oluyor aşağıya atlayıp ölümü kucaklamak istemiyorsan eğer...
Hayatım boyunca defalarca yaşadığım bir nakarat: "... işte tam o anda..." :)
Bazı canlılar, -evet, canlı diyorum; çünkü dua olmak için insan olmaya gerek yoktur. :) - tam da bir dokunuşa gereksinim duyduğunuzda yanınızda bitiverirler. Paranızın son kuruşundayken, gözyaşınızın doygunluğu akmaya tam da en uygun hale geldiğinde, omuzlarınızda artık bileklerinizdeki dermanı hissedemediğinizde, sesinizin titremesine artık ramak kala o dokunuş sizi yeniler ve hayatınızdaki o açıyı yaptırır size yere doğru dalışa geçmişken tam da...
O anda yaşatılan rahatlama hissinin pek de bir betimlemesi yapılamaz sanırım yaşayan için de yaşatan için de... Sebep olmak; ucunda hayati durumlar varsa, titreyen bir kirpikteki yaşlarda yansıyorsa görüntün çok başka bir anlam alıyor...
Tanrı'ya hep şükreden, bol bol dua edip günahkar kullarını ıslah etmesini dileyen biri olarak bazı insanların hep hayatımın bir yerlerinde olmalarını istiyorum.
Bu hayatta neden ve nasıl yaşadığınızı anlamak için bir an nefesinizi tutup gözlerinizi kendi aydınlığınıza kapatmanız yeterli aslında...
İşte, bazı insanlar, dua gibidirler; hayatınızdan çıktıkları zaman ruhunuz damarlarınızdan çekiliverir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder