15 Mart 2013 Cuma

Ceviz kabuğumda bir yılım doldu. :)


15 Mart 2012...

Hostel'den ayrılıp şu anda oturduğum evciğime taşındığım gün; ceviz kabuğuma, huzur yumağıma, mis kokanıma, dumanı tütenime...

O akşam, yarı bozuk sağlığıma rağmen 10 büyük çöp torbası eşyamın, yarısını tek başıma çıkardım 4 dik merdivenli katı... O kadar mutlanmıştım ki kendi yaşayacağım evime taşınıyor olduğum için, umurumda değildi yükümün ağırlığı...

Bir yılda minik minik düzenlemeye çalıştım, ısıttım evciğimi... Artık, onun dışında ne olursa olsun onun içinde huzur, mutluluk, neşe, anlayış, güven ve sıcaklık var her zaman için; hem de hak eden herkes için.

Ev dediğin sımsıcak karşılamalı kapıdan girdiğinde seni. Akşamları yanan mumları, küçükken kum havuzunda, tahterevallide yaşadığın hissi yaşatmalı. Ev dediğin sağlam olmalı, korumalı, korunmalı. Ev dediğin ceviz kabuğu olmalı bana. İşte tam da böyle bir ev oldu; artık o ev, benim ceviz kabuğumdu. :)

Dışardan bakınca diğer binalardan farkı yoktur ve merdivenlerden çıkmaya başlayınca gayret başlar dik basamaklarda. Ceviz kabuğum, ona ulaşılabilmesi için gayret edilmesini ister sanki; sanki "hak et benim misafirperverliğimi" der gibi dikleşir basamakları çıktıkça. Kapısı, siyah, soğuk ve demirdir ama açılıp da içerideki ruha daldığınız zaman Kızıldeniz'deki iki ters akıntı arasında geçiş yapmış gibi olursunuz. İçi sımsıcaktır ve de dışı kaskatı, buz gibi serttir. Hassasiyet arttıkça o hassasyeti korumak için oluşan kabuk da sertleşir, soğuklaşır ve katılaşır aslında... Bundan dolayı o kapının ardı bilinmez ben istemedikçe; cevizin kabuğu sımsıkı kapalıdır hak edilmedikçe...

İçindeki her çivisinde emeğim, gayretim olan ceviz kabuğum... Seninle nice senelere... Seni seviyorum! ^^

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder