25 Ağustos 2014 Pazartesi

Sade -Yalnız- Kahve

Kahvem bitti; bugün belki alırım yine...

Aslında kahveyi hiç sevmedim. Kokusu midemi bulandırır... 2 haftadır içiyorum. Canım istiyor 2 haftadır her gün... Mine'yle konuşurken... Kahve...

Kahve, yalnız bir içkidir; oysa çay, sohbete düşkündür. Ben de kahveye sardım yalnızlığımdan sanırım. Artık öyle bir hal aldı, o kadar yoruyor ki kahvenin telvesini sıvıyorum ruhumun duvarına... Yalnızlığıma ilaç yaptım kahveyi... Mine de uzak ve kahveyi içerken o yanımda gibi... Enerjimi tam olarak karşılayan bir arkadaşım; yüreği tertemiz, asil biri... Ayrı iki farklı insanız ama çok örtüşen iki ruhuz... Kahveyi belki ondan hiç sevmedim. Yalnız hissettirdiği için.

Şimdiyse Mine'yi yanımda hissettiriyor. Biraz olsun içim ısınıyor. Yeniden kahve almak istemiyorum; bunu da annem almıştı zaten. Kahve alınca hayatımda insan kalmayacak gibi. Yalnız başına bir çınar gibi... Şekersiz çayımı özledim, güven kokan bir adamı özlediğim kadar...

Sen? Şeker ister misin?

Mine'ciğim, güzel arkadaşım... Seni seviyorum; iyi ki varsın... Canımsın...

24 Ağustos 2014 Pazar

Acı Toprak

İçin için yandı önce; sonra o kadar derinleşti ki acısı gürül gürül yanmaya başladı, sessizce ağlar gibi adeta... 

Toprak, ateşe kucak açtı acısı belki diner diye; içini açabildiğince ağlasın istedi.


Toprağın canının yanmaya başladığını ama arkadaşı için sessizce acıdığını gören rüzgar, koyu koyu üfledi söner belki ateşin yangını diye. Nafile...


Yağmur bir avuç dökülüverdi imdadına toprağın.


Yanan ateş, sadece yandıkça açtığı çukurda yok oldu; toprağın tek tedavisi kendisiydi çünkü...

Karac'oğlan Osman'a, sonsuz huzur dileklerimle ithaf ederim.

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Sakızlı Kahve

Kocaman bir balon şişirip tekrar çiğnediğim sakızımı çıkarıp tabağın kenarına iliştirdim. Küçük ve temkinli bir yudum alıp tabaktan çıkan hafif çınlamayla fincanı yerine koydum. Düşündüm de dün, ben kahve sevmiyorum öyle ama 3 gündür bir kahve isteğidir gidiyor! Çaycıyım ben ya, kahve neden içiyorum ki?! Bu şaşırtıcı ama keyif de veren değişiklik dönemsel mi bilemiyorum ama çamaşırlar yıkanırken yaptığım kahveyi yudumlamak, inanılmaz bir keyif verdi bugün... Evimin içinde savrularak birbirine karışan yeni yıkanmış, tertemiz, mis gibi çamaşır ve tazecik acı kahve kokuları...

Kahve, yalnız bir içkidir; oysa çay, sohbete düşkündür... Ben de çay severim. Belki aslında insan sevmemden kaynaklıdır; bilemiyorum. Çay demek, insani ruhun sıcaklığı demek benim için. Kederin de, neşenin de sıcacık paylaşıldığı sohbetlere katıktır ince bellideki açık çayım...

Belki de bu ara fazla depresif bir yalnızlık yaşıyorum. Yalnız olmak, hep iyidir. Bedeller, hep kendinden kaynaklanır ve cesurcadır. O yüzden seviyorum aslında ama bazen zaaf anı olunca...

Kendimi bildim bileli kahve hep arka sıralarda kaldı. Süttür, çaydır, meyve suyudur harika ama kahve hep bir sıkıntılı geldi sanki, bir ağırlık...

Biraz Dolunay, biraz sıkıntı, biraz işsizlik, biraz hüzün, biraz hayal kırıklığı ve en çok da toprağa bulanmış ellerime ve dizlerime güç katma çabası için bir nefes alımlık durdurduğum zaman... Her düşüşümden sonra dizlerimdeki kronik yaralarım biraz daha azar ve ellerimle dizlerimi kavrayıp onları iyi ederim kendi kendime... Kanamalarını durdurur, yaraları temizleyip onlara pansuman yapar ve kollarıma tüm gücümü verip tekrar ayağa kalkarım daha da güçlenmiş şekilde...

Tanrı; kendisine gladyatör seçse sanırım biri ben olurdum ya da belki de öyle olmuşumdur bile...

Özgürlük ve adalet için sonsuz cesaret!

Bu kahve, iyi geldi...

2 Ağustos 2014 Cumartesi

Kum Adam

Kiliseleri çok seviyorum. Arada giderim. Oturup Tanrı'yla konuşurum. Saçımı okşar; bazen ağlarım kucağında sessizce... Her nerede olursam olayım, beni çok sevdiğini ve hep yanımda olduğunu bilirim. Birkaç yudum huzur fazlamla eve dönerim... Omzumda Tanrı'nın ılık nefesiyle sonraki sefere kadar ayakta kalmaya çalışırım...

Beni sürekli düşürüyor; dizlerimde büyük yaralar var ama her seferinde elimi toprağa öyle bir bastırıp ayağa kalkıyorum ki, yenilmez bir kum adam gibi çarpışıyorum uzun yıllardır... Biliyorum ki güçlenmem için böyle yapıyor ve daha iyi bir hayat yaşamam için beni korkusuz hale getirmeye çalışıyor. Belki de diğer ruhlardan daha çok benim yanımda; çünkü hep aklımda ve yaşattığı her şeyin kusursuz bir örgü içinde mükemmel bir yeri olduğunu bilirim. Tamamen teslim olunabilecek tek güvenilir varlık... Şükürler olsun... (Tanrı'ya)