7 Şubat 2013 Perşembe

Yazmak istiyorum ben!

En sevdiğim kalem, tahta kurşun kalem; çünkü kokusu var, ruhu var. Genellikle kendine özgü kokusu olan şeylerin bir ruhu oluyor. Kendimi bildim bileli, her türlü kurşun kaleme duyarlıyım. Bazısı, arkasını dişleriyle ezer tahta kurşun kaleminin. Bense kıyamam, ucunu sivriltmek için bir kısmını feda etmeye bile kalemlerimin... Elim dardayken sırf baget -davul çalmak için kullanılan çubuklar- şeklinde diye bir çift tahta kurşun kalemi 15 TL.'ye satın almıştım geçen sene; o kadar hatırlı benim için. Belki de çocukluğumla en canlı  bağlantım, tahta kurşun kalemlerim...
"Sevilen iş olur muymuş canım?!" derler ya, bence olur! İstiyorsan eğer o işi, o iş dünyanın tek güzel işi haline gelebilir; çünkü o, senindir. Bir de gönlünde yatan iş vardır insanın, tam olarak kendi gibi hissedebileceği, lego -birbirine takılıp bütünleştirilerek bir tanesinden daha büyük parçalar elde edilen bir oyuncak- parçaları gibi birbirinizi bütünlediğiniz bir iş...
Önceki işlerim, hep farklı sektörlerdeydi. Küçükken ise en özgür hissettiğim ve en çok kendimi iyi hissettiğim şey, yazmaktı... Öyküler yazardım, şiirler yazardım ve hepsini biriktirip sonraları okur, beğenmediğim yerleri belledikten sonra yenisini yazardım.
Şimdiyse küçük karalamalarım var. Zaman zaman oynatırım kalemimi, düşüncelerimden zehirlenmeyeyim diye. İstiyorum ki, daha çok kişiye dokunabileyim...
İstiyorum ki hayatı, hayata yazayım. İstiyorum ki, dünyanın çocuk tarafını canlı tutayım; o zaman daha fazla mutlu insan olur...

30 Ocak 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder