19 Aralık 2013 Perşembe

Meğer İpin Ucu Ayaklarıma Dolaşmış! :)




İp sıkı sıkıya dolaştı mı parmaklarına, ruhunu yorar. İpi kaçırmamak için kendini yer durursun. Ha kaçtı, ha kaçacak diye didinirken gücünü kaybedersin. Sonra yaşa yaşayabilirsen o yorgunlukla… Hayat, şehirlerarası otobüs gibi de öyle “30 dakika yemek ve ihtiyaç molası” da vermediği için o eşek o sudan asla gelmez ve kendini yorduğunla kalır, hayatını da zindan edersin şekerim kendi kendine.




Küçükken uçan balon alırdım haftada birkaç gün. O leş gibi lastik kokusu yayılmaya başlayınca patlatıp çöpe atardım ya da zaten ben oynarken patlatırdım ama hiç kaçırmadım balonumu. Bazen ben çekerdim onu, bazen o beni çekerdi. Ne hep o beni çekti ne de hep beni çektim. Hiç de kaçmadı ama işte…

Bir şeye ne kadar çok asılırsan o kadar çok yaklaşırsın ona ama bir yerden sonra o asılmalarla kendine zarar verirsin artık. Buna ekonomi dilinde marjinal fayda azalması deriz. Hüseyin Karakayalı’nın kulakları çınlasın. J

Hayat; uçan balon gibidir. Binbir türlü hava koşulunda hareket ettiğini düşünürsek senin çabaların bir üfürüktür sadece. Ne kendini ye, ne beni ye yav! Akışında zaten her şey. Seni reddetsinler başvurduğun işlerden; beyaz duvarına sıçrasın dökülen kırmızı şarabın damlaları; ayağın kaysın da yere kapaklanacakken son anda dengeni koru ama dizini incit; ev sahibinle kavga et de bir gece kalakal ortada evsiz barksız; evini su bassın; yanından geçen kendini bilmez, yolun tüm çamurunu giydirsin üstüne; 40 derece ateşle yat bir başına; sev ama sevilme; sevsinler de seveme; hiç derdin yokmuş gibi gül ve ağlarken öyle bir çağla ki içinde derdine damlayacak bir damla bile kalmamacasına... Bunların tümü güçlenmene yarayacak; bunu hep hatırla.

Etki, tepkiyi getirir. Kıvrılmak mı kırılmak mı daha iyidir?

Sen sen ol o balonu bileğine dolama; bırak parmak uçlarında dursun. Sen tatlı tatlı tutarsan o sana yol gösterecek kadar anlar rüzgarın da, fırtınanın da, güneşin de dilinden.

Hayat; çok güzel bir şey. O koca kafandaki kurgularınla, teorilerinle, genellemelerinle kirletme onu ey aptal! Biraz rahat bırakırsan sana tüm renklerini gösterecek bir gökkuşağıdır hayat. Sen siyah ve beyazı görmeye çalıştıkça aradaki renkleri göremezsin oysa. Sadece yavaşla biraz. Yavaşla ve derin derin soluklar doldur kaburgalarının arasına. Elbette yüzünde kocaman ve içten bir gülümsemeyle. J


Gülün diye buldum buluşturdum bu kedicikleri, kualalar yerine! :)


1 yorum:

  1. Bazi seylerin zamanla degismemesi ve hatta pekismesi ne kadar keyifli bir duygu, yolunda yurudugune dair...

    YanıtlaSil